adahadi

  Merhaba, Çeşme’ye gittim ve bütün hafta sonu boyunca orada kaldım. Denize girdim, spor ve ödev yaptım. Bu hafta sonu benim açımdan çok verimli geçti. Çünkü evdeyken hep aynı şeyleri yapıyorum ve her günüm birbirinin aynısı oluyor. Açıkçası denize girmek sokağa çıkma yasağı varken çok büyük bir serüven haline dönüşüyor. Yüzerken siren sesi bile duyduk ve apar topar denizden çıktık. Ama işin en alışılmadık kısmı plajda neredeyse hiç kimse yoktu. Normal şartlarda yer bulmak zordu, şimdi insan bulmak zor. Bütün bu insansızlık ve anormalliğe karşın iyi vakit geçirdim. Evden uzak olmak bana biraz iyi geldi. Denize girmeyi küçüklüğümden beri seven birisi olarak yüzmeyi hep rahatlatıcı ve eğlenceli bulmuşumdur. Normalde her hafta spor yaparım ama güneşin altında ve yumuşacık çimenlerin üzerinde yapmak bambaşka bir histi. Tatilin sonlanması biraz üzücüydü ama bütün güzel şeylerin bir sonu vardır derler ya, bu da aynen öyle bir durum. Tekrar derslere odaklanma zamanı geldi ama işin iyi

  Merhaba, Bugünkü yazımda, sıklıkla dikkatimi çeken bir konudan bahsedeceğim. Sabah bir işimiz olduğu için ailece notere gittik. İşimiz biraz uzun sürdü. O yüzden babam yapılacak işi hallederken annemle oradaki koltuklara oturduk. Yapacak bir işimiz olmadığı için insanları izlemeye başladık. Orada çalışan bir kadının sade olan kıyafetinin altına giydiği ayakkabı şaşırtıcıydı. Ayakabının önünde beyaz ve çok büyük bir fiyonk vardı. Topuğu da Cindrella’nın cam ayakkabısının plastik versiyonuydu.  Başka bir kadın; fazla kilosunu gizlediğini sanarak dar bir bluz ve pantolon, altına plastik ve topuklu terlik giymişti. Bir de maskesine renkli boncuk dizili bir zincir takmış.  Moda dediğimiz şey insanları yanlış giyime yönlendiriyor. Çoğunluk kendine ne yakışacağını değil, modanın neyi yakıştırdığını dikkate alıyor. "İsteyen istediğini giyer, buna karışamazsın." diyor olabilirsiniz. Evet, gerçekten de isteyen istediğini giyer. Ben yalnızca bu konuda fikrimi sizlerle paylaşmak

  Merhaba, İnsanın evcil hayvanının olması çok hoş bir duygu. Sizce de öyle değil mi? Hollanda lop tavşanı cinsinde bir tavşanım var ve onu çok seviyorum. Buna rağmen bakımı çok zor. Sabah akşam beslemek, streslendiğinde onu sakinleştirmek, kafesini temizlemek, onun sağlıklı ve mutlu bir yaşama sahip olmasını sağlamak, yapmam gerekenler. Mutlu ve sağlıklı olabilmesi için onu genelde bahçemizdeki kafese koyuyorum ya da gün içinde evde serbest bırakıyorum.   Biraz da evcil hayvan sahiplenmenin gülümseten taraflarından bahsedeceğim. Çok komik şeyler yapıyorlar. Mesela, benim tavşanım normal bir şekilde zıplayarak ilerlerken bir anda deli gibi havaya sıçrıyor. Ya da ben bir yere giderken beni kovalıyor ve ayaklarımın etrafında koşuyor. Bu da yetmezmiş gibi üstüme tırmanmaya çalışıyor. Bunu yaparken tırnakları battığı için ben koltuğa oturuyorum, o da koltuğa atlıyor. Bazen de onun tüylerini okşuyorum ve anında kafasını yere bastırıp uyuma pozisyonunu alıyor. Sadece sabah kahvaltısınd

Merhaba, Hiç kimse yalan söylemeseydi ne kadar ilginç olurdu, değil mi? İşte ben bu konuyu ele alan bir film izledim. Filmde insanlar dürüstlüğe önem verdiği için değil, yalan diye bir şey bilmedikleri için yalan söylemiyorlar. Örneğin, filmde insanlar reklam yaparken bir ürün tanıtıyorlar ve o ürünün bütün kötü özelliklerini hiç sakınmadan vurguluyorlardı. Ya da ilk defa karşılaşsalar bile insanlar birbirlerine fiziksel olarak beğenmedikleri her şeyi pat diye söylüyorlardı. En komiklerinden bir tanesi de yalanı icat eden adam, arkadaşına bisikleti icat ettiğini, ten rengi gerçekte bembeyaz olsa bile zenci olduğunu söylüyordu. Arkadaşı bütün bu söylediklerine inanıyordu. Asırlardır insanlar birbirlerine karşı %100 dürüst değiller. Çünkü bir insan kırıcı veya sinir bozucu gerçekleri kendinden bile saklamak üzere yaratılmış bir varlık. Eğer bir şeye inanmak istemiyorsak sanki olan şeyin tam tersi olmuş gibi davranırız. Bu davranışı çok büyük ihtimalle olayların acısını azaltmak i

  Merhaba, Bugün size dün akşam gördüğüm rüyadan bahsedeceğim. Rüyamda mesleğimin ne olacağına karar vermeye çalışıyormuşum. Annem bir beyin cerrahı olmamı söylüyormuş, çünkü insan beynine karşı çok meraklıymışım. Bu fikri mantıklı bulmuşum ama bir taraftan da psikoloji okumak istiyormuşum. İşin aslı, gerçekte de psikolog olmak istiyorum. Sabah uyandığımda bunun üzerine epey düşündüm. O yüzden yazarak bu konuyu netleştirmeye karar verdim. Durum şöyle ki, ben çok uzun bir süre önce psikolojiye ilgi duymaya başladım. Çünkü insaların anlaşılmayı, dinlenilmeyi ve önemsenmeyi istediklerini fark ettim. Bunları benim de istediğimi düşündüm. İnsan psikolojisi çok karmaşık ve her insanın psikolojik yapısı farklı. Bu konuda gerçekleştirmek istediğim hayallerim var. Dünyadaki bütün insanlar doğduklarında iyi niyetli. Ama yaşadıkları travmalardan, yaşam ve yetiştirilme tarzlarından dolayı birtakım kötü duygular besliyorlar. Böylece bizim kötü niyetli insan olarak tanımladığımız insan karakte

  Merhaba,   Yeni şeyler denemeyi bazen severim. Çünkü yapmaya korktuğum şeyleri deneyince aslında çok kolay, hatta bazen gerçekten eğlenceli olduğunu gözlemliyorum. Örneğin yakın bir zamanda bisikletle yüksek kaldırımdan inmeyi denedim. Bunun öncesinde yüksek kaldırımdan bisikletle inmekten çok korkuyordum. İşte bir gün bu korkumu yenmeye karar verip  hiç tereddüt etmeden indim ve  korkumu  bu şekilde yendim. Bir şeyden korkup da onu denedikten sonra yaşadığım başarma hissini çok seviyorum. Bu his beni bir seviye ileri taşıyor ve bundan çok keyif alıyorum.   Yazmaya karşı her zaman mesafeliydim, çünkü yazmanın benim ilgi alanıma girebileceğini düşünmemiştim. Ama bu yazıyı yazarken şunu fark ettim: yazarken tamamen ne hissettiğimi yazıyorum ve duygularımı, düşüncelerimi daha iyi anlıyorum. İçimdeki birçok şeyi somutlaştırıyor.   Yapmaktan çok hoşlandığım bazı şeyler var. Örneğin bisiklete binmek, şarkı söylemek ve plank yapmak. Çünkü bisiklete bindiğimde mutsuzluğumu ve öfk